MTK Teknik Kaplama A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Çelik;
Esneklik, hızlı teslimat ve kişiselleştirilmiş hizmetler en büyük avantajlarımız
Bursa Makine sanayinin kalbinin attığı şehirlerden biridir. Şehir, otomotivden tekstile, metalden beyaz eşyaya kadar birçok farklı sektöre hizmet veren bir sanayi merkezi haline gelmiştir. Firmamızın sunduğu Nitrasyon, Siyah Nitrasyon, Çinko Kaplama, Bürüne Kaplama (S40, SQ40) ve Shot Peening gibi ileri teknoloji kaplama hizmetleri, Bursa’daki makine sanayine önemli avantajlar sağlamaktadır. Bursa’nın bu stratejik konumu, Türkiye’nin makine ihracatında önemli bir paya sahip olmasına katkıda bulunmakta ve sektörün büyümesini desteklemektedir.
Öncelikle, küresel ekonomik dalgalanmalar, özellikle pandeminin etkileri ve buna bağlı olarak yaşanan tedarik zinciri kesintileri, sektörün üretim kapasitesini ve ihracatını olumsuz etkilemiştir. Bunun yanı sıra, ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar, nakit akışının yavaşlaması ve kredi erişiminin zorlaşması, sektör firmalarını finansal olarak zor durumda bırakmıştır. Yüksek enflasyon ve artan maliyetler de makine sektörü üzerinde baskı yaratmış, bu durum ihracat pazarlarında rekabet gücümüzü zayıflatmıştır.
Makine sektöründeki temel sorunlardan biri yüksek personel maliyetleridir. Sektörde kalifiye iş gücüne duyulan ihtiyaç giderek artmakta, ancak bu iş gücünün maliyeti firmalar için büyük bir yük oluşturmaktadır. Bu maliyetlerin azaltılması ve iş gücünün daha verimli kullanılabilmesi için devlet tarafından daha fazla teşvik ve destek programlarının devreye girmesi gerekmektedir. Ayrıca, teknolojik yeniliklere ve dijitalleşmeye yatırım yapmak da sektörün sürdürülebilirliği açısından kritik bir öneme sahiptir. Özellikle Ar-Ge faaliyetlerine daha fazla kaynak ayrılması ve inovasyon süreçlerinin hızlandırılması, sektördeki rekabetçiliği artıracaktır.
Sektörün en önemli pazarları arasında Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Amerika bulunmaktadır. Avrupa pazarı, kalite standartlarının yüksek olduğu ve teknolojik yeniliklere açık bir pazar olarak öne çıkmaktadır. Ancak, son yıllarda Avrupa’da yaşanan ekonomik durgunluk, bu pazara ihracat yapan firmalar üzerinde baskı yaratmaktadır. Orta Doğu ise inşaat ve altyapı projeleriyle güçlü bir büyüme potansiyeline sahip bir pazardır. Bu pazarlara yönelik daha fazla inovatif ürün ve hizmet sunarak rekabet gücümüzü artırabiliriz. Ayrıca, dijitalleşme ve otomasyon çözümlerine yatırım yapmak, bu pazarlardaki talebi karşılamamıza yardımcı olacaktır.
Çin, dünya genelinde düşük maliyetli üretim yapabilme kapasitesiyle pek çok sektörde olduğu gibi makine sektöründe de ciddi bir rekabet unsuru haline gelmiştir. Çinli üreticiler, büyük ölçekli üretim yapabilme yetenekleri sayesinde maliyetleri minimize etmekte ve bu da dünya pazarlarında fiyat avantajı sağlamaktadır. Ancak, rekabet edebilmek için bizim gibi firmalar, kaliteyi ve teknoloji odaklı üretimi ön plana çıkarmalıdır. Çin’e karşı rekabet edebilmenin en önemli yolu, müşteri odaklı, yenilikçi ve kaliteli çözümler sunmaktır. Özellikle esneklik, hızlı teslimat ve kişiselleştirilmiş hizmetler gibi avantajlarımızı öne çıkararak Çin’in yarattığı fiyat baskısına karşı durabiliriz. Ayrıca yerel üretim gücümüzü artırarak, dışa bağımlılığı azaltma yoluna gitmeliyiz.
2024 yılı sonu ve 2025 yılı, iş dünyası için büyük zorlukların ve değişimlerin kapıda olduğu bir dönem olacak. Dijital dünyaya adapte olamayan, teknoloji ve IT çözümlerini etkin bir şekilde kullanmayan firmalar için bu süreç oldukça çetin geçecek. Özellikle maliyet analizlerini hâlâ geleneksel yöntemlerle, kâğıt ve kalemle hesaplayan, işletme analizlerini derinlemesine yapmayan firmalar, bu zorlu dönemde ayakta kalmakta zorlanacaklar. Gelir ve giderlerini yüzeysel olarak hesaplayıp kâr ya da zarar ettiğini düşünen firmalar, mevcut piyasa koşullarında büyük risk altında.
Dijital dünyada yer almayan, müşterilerine fiziksel kapıları dolaşarak ulaşmaya çalışan firmalar, rekabetin çok daha zorlaştığı bu dönemde geride kalacak. İkinci nesil yöneticilerin ve çalışanların görüşlerine değer vermeyen, inovasyona ve Ar-Ge çalışmalarına gereken önemi göstermeyen, sadece fiyat rekabetiyle ayakta kalmaya çalışan işletmeler ciddi zararlar görecek.
2025, dijitalleşmenin ve inovasyonun zorunlu hale geldiği bir dönem olacak. Bu süreçte başarıya ulaşmak isteyen firmaların yeni ürünler üretmeye, Ar-Ge çalışmalarını sadece devlet desteği olarak görmemeye ve teknolojiye ayak uydurmaya öncelik vermesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu virajı alamayan firmaların piyasadan silinmesi kaçınılmaz olacaktır. Ancak bu süreci doğru yönetebilen, dijital dünyada kendine sağlam bir yer edinen ve yenilikçi çözümler geliştiren firmalar, geleceği şekillendirenler arasında yer alacaklar.
Yorumlar